Alevitische Lehre

Alevitentum ist ein Glaubenssystem, das insbesondere in der Türkei, Aserbaidschan, im Iran und einigen anderen Regionen Anhänger hat. Es wird als eine Interpretation des Islam betrachtet und weist einige wichtige Unterschiede zu anderen Traditionen in der islamischen Welt auf. Im Alevitentum wird insbesondere Ali und den Zwölf Imamen Respekt und Verehrung entgegengebracht. Alevitische Gemeindehäuser, genannt „Cem Evleri“, spielen eine wichtige Rolle als Orte des Gebets und des sozialen Austauschs. Alevitische Glaubensgemeinschaften führen zudem Cem-Rituale, Semah-Tänze und spezielle Musikrituale durch. Im Alevitentum werden soziale Gerechtigkeit, Gleichheit und Menschenrechte hoch geschätzt. Das Glaubenssystem ist komplex und kann zwischen verschiedenen Gemeinschaften variieren.

Die Kernprinzipien des Alevitentums

Der erste Vers des Korans lautet „Oku-Lies“, und daher glauben Aleviten unumstößlich daran, dass „der Weg, der nicht von Vernunft und Wissen begleitet wird, im Dunkeln endet.“

tehvid

Das Glaubensbekenntnis

Im alevitischen Glauben wird das Bekenntnis gelebt, dass es keinen anderen Gott außer Allah (Hak) gibt, und dass Mohammed sein Prophet ist, während Ali seine Nachfolge (Erbe) ist.

Dies wird oft durch die Formel „Lailahe illallah, Muhammeden Resulullah, Aliyyül Veliyullah, Vasiyi Resulullah“ ausgedrückt.

Die kürzere Version davon lautet: „Ya Allah, Ya Muhammed, Ya Ali.“ Aleviten glauben fest daran, dass Allah der Schöpfer ist, Mohammed sein Prophet und Ali sein Erbe.

 

Zat-i Mutlak

Göttliche Kraft

Aleviten glauben an eine „heilige Kraft“ des Schöpfers, die insbesondere durch Mohammed, Ali und deren Nachkommen an die Menschen weitergegeben wird. Diese „heilige Kraft“ beinhaltet die Gabe des Wissens, die es den Menschen ermöglicht, Gott und seinen Willen zu erkennen. Im Alevitentum ist der Wissen das wichtigste Mittel zur Gotteserkenntnis. Jeder Mensch ist für sein Leben verantwortlich, und das Leid wird auf menschliches Versagen oder kollektives Fehlverhalten zurückgeführt. Der Glaube an die „heilige Kraft“ erfordert persönliche Vollkommenheit und aktiven Dienst in der Gemeinschaft.

Die Vollkommenheit

Aleviten schöpfen Zuversicht aus ihrem Glauben an die innewohnende heilige Kraft und den inneren Frieden, den Gott schenkt. Dieser Glaube ist die Hoffnungsquelle für persönliche Vollkommenheit. Aleviten glauben, dass durch die Entdeckung der inneren heiligen Kraft eine Vereinigung mit Gott (Hakla Hak Olmak) erreicht werden kann. Um dieses Ziel zu verwirklichen, sind Menschen aufgrund ihrer Vernunft verpflichtet, ein moralisches Leben zu führen und sich selbst und Gott zu erkennen. Der Vollkommenheitsprozess ist in den Augen der Aleviten ein Ausdruck der göttlichen Fürsorge für die Menschen. Gott ermöglicht es dem freien Menschen, sich ihm zu nähern. 

Ölümsüzlük

unsterbliche Seele

Die Seele ist immateriell und unabhängig vom Körper, kann daher nach dem Tod weiterbestehen. Sie ist individuell und bildet die Grundlage der persönlichen Identität.

Dies markiert den „Anfang“ eines Menschen und trägt seine letzte Bestimmung. Wenn eine Person im Leben ihre rationale Seele durch Erkenntnis vervollkommnet, erreicht sie die ewige Glückseligkeit als Belohnung für geistige Anstrengungen. Die gereinigte Seele kehrt zu Gott zurück, weshalb der Tod im Alevitentum als „Rückkehr zu Gott (Hakka yürümek)“ bezeichnet wird.

CEM - Gottesdienst.

Der alevitische Gottesdienst, auch bekannt als Cem umfasst Gebet und eine Auslegung des Korans durch Geistliche, sowie der religiöse Reigentanz der Gläubigen (Semah) unter musikalischer Begleitung durch das Saiteninstrument Saz/Bağlama. Die Abhaltung des Gottesdienstes erfolgt unter der gemeinsamen Teilnahme von Frauen, Männern und Kindern, da alle als Seelen (Canlar) angesehen werden. Der Ablauf des Cem beinhaltet: die Initiation (ikrar) zum mystischen Weg, das Einvernehmen (Rızalık) erzielen: im Einklang mit sich selbst, der Gemeinde und seiner Umwelt sein, die Bereitschaft sich auf den mystischen Weg zu begeben, die Unterrichtung in der alevitischen Glaubenslehre, die Leiden der 12 Imame in Erinnerung rufen, das Gedenken an die „zu Gott gegangenen“ Verwandten, die Ablegung von Rechenschaft (Dara durmak) für eigenes Fehlverhalten, die Leistung einer Wiedergutmachung bei Fehlverhalten oder die Sanktionierung (Düşkünlük) von grobem Fehlverhalten, die liturgische Anbetung von Allah-Mohammed-Ali zur Verbundenheit (Tevhid), die zelebrierte Aufführung des rituellen Semah-Tanzes, welcher auf die Rückkehr nach Mohammeds Himmelfahrt und die Vierzig Heiligen Bezug nimmt, die Darbietung von religiösen Gesängen (Nefes/Deyiş) mittels der Laute „Saz“, die Darbringung eines gesegneten Gelöbnismahls (Lokma) oder Tieropfers (Kurban) für die Gemeinde zu jeweils gleichen Teilen, die Verrichtung der zwölf Dienste (12 Hizmet) durch die zwölf Diener.

Die zwölf Dienste (12 Hizmet) sind ein wichtiger Bestandteil des alevitischen Gottesdienstes. Hier sind die zwölf Dienste, die in der alevitischen Gebetszeremonie (Cem) ausgeführt werden:

Im Hinblick auf den Dienst repräsentiert er (Hizmet) den Propheten Muhammad, Imam Ali und Hacı Bektaş-ı Veli. Er führt die Zeremonie des Cem an, nimmt das Gelübde entgegen und gewährt die Segnung. Er leitet Beerdigungen, Brüderschaften, Hochzeiten, Beschneidungen und gibt Namen.

Cem’de birinci hizmet sahibidir. Cem’i yönetir, cem âyini dışında kalan zamanda sorunları çözer, toplumu aydınlatır, eğitir ve yönetir. Halka doğru yolu gösterir. Evlâd-ı Resul’ün soyuna bağlı (Seyyid) olan dede eğitim görmüş, ilim, irfan ve ahlâk sahibi, Hak-Muhammed-Ali’nin yolunu, erkânını iyi bilen ve uygulayan, Cem’de On iki Hizmet’i hakkıyla yürütebilen kişi olmalıdır. Dede’ye Ser-Cem (Cem’in başı) denilir. Rehberi, dervişi, Talibi eğitir, gözetler ve olgunlaşmaları için gerekli olan ruhi ve pratik bilgileri verir. Mürşit, Hakk-el yakin mertebesinde kabul edilir. 
Cemin başlamadan önce Dede, görevlileri çağırır, onları dua eder ve görevlerinin ne olduğunu bildirir, öğütlerde bulunur. Cemevinde düzenin sağlanması, gereksiz konuşmaların ve gürültülerin önlenmesi için gözcü denilen görevli sürekli ayakta bulunur. Gerekli durumlarda taliplere „Gerçeğe hû“ diyerek cemde olduklarını anımsatır ve uyarır. 

Cem için canlar toplandığı zaman cemi yöneten Dede: 
Dede, pir postuna oturmadan önce dar meydanına niyaz eder ve kendi özünü dara çeker: 

Allah Allah!…Özüm darda, yüzüm yerde; Hak huzurundayım. Erlerin, pirlerin nüfuzunu üzerimden eksik eyleme. Doğruluktan, dürüstlükten ayırma. Eksiğimi, noksanlığımı affeyle…Eda edeceğim bu ağır ve kutsal görevde yardımını benden esirgeme….Yapacağım bu hizmetimi Aliyel-Mürteza’nın, Hüseyn’i Gerbela’nın dergahına kaydeyle…Nefes benden himmet Hünkar Hacı Bektaşı Veli’den ola. Hüüüü… Ya Ali! 

Duadan sonra meydana niyaz eder, dizleri üstünde yürüyerek gider posta niyaz eder; ayağa kalkıp Elif darına durur. Ayetel Kürsü(Bakara 255) ayetini okur. Ayet bittikten sonra pir postuna niyaz eder, postuna oturur. 

„Erenler, 12 hizmete başlamadan önce birbiriyle küskün, dargın var mı? Alacağınız, vereceğiniz, davanız var mı? Yoksa herkes birbirinden razı mı?“ diye sorar. Canların birbirlerinden razılıkları varsa hep bir ağızdan „Allah eyvallah“ derler. Küskün, dargın veya herhangi bir sorun varsa davacı hemen yerinden kalkıp meydana gelir niyaz eder ve darda (ayakta) şikâyetini sorununu dile getirir. Bu arada ilgili kişiler de Dede tarafından meydana çağrılır ve onlar da aynı şekilde gelirler. 

Dede Cem boyunca Kur’ân-ı Kerim’den şu ayetleri okur: 
A’raf suresi 23. ayetini, Tevbe Suresi: 119. ayeti, Dedenin pir postu serilirken Ahzap Suresi 56. ayeti, Elif darına dururken Ayetel Kürsü(Bakara 255),Çerağ yakıldıktan sonra ise Nur Suresi 35. Ayet okunur. Tercüman Kurbanı var ise Saffat Suresi’nin 103 ve 107. ayetlerini okur. 

Hizmet itibari ile Hz. Muhammed’i temsil eder. 

Der Wegweiser hilft den Teilnehmern des Cem und wirkt als eine Art religiöser Wegweiser. In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er Imam Ali und Imam Hüseyin. Er bereitet diejenigen vor, die den Weg einschlagen möchten, und gibt ihnen Orientierung. Er ist der engste Assistent des Mürşid (spirituellen Führers).

Mürşidin yardımcısıdır, Cem içindeki hizmetlerin yerine getirilmesini sağlar. Tarikata girmek isteyen isteklilere kuralları ve koşulları öğretir. İsteklileri bu konuda eğitir ve olgunlaştırır. Dede buyruklarını, talimatlarını canlara ulaştırır. Talipleri eğitir ve cemde dedeye yardımcı olur. Tarikat ilmini Talip’e en iyi şekilde öğretmeye çalışır. Tarikata ters düşecek genel ahlak kurallarını ve davranışlarını engeller, Mürşid tarafından talibin eğitim ve öğretiminden(tarikat bilgisi yönünden) sorumludur.
Görev itibariyle Hz. Ali temsil eder. 

In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er Ebuzer Gaffari. Er ist der Assistent des Rehber (Wegweisers) und sorgt dafür, dass der Cem in Stille und Ruhe verläuft. Er ist der Hüter des Cem.

Cem’de düzeni ve sükûneti sağlar, uygun davranmayan olursa önce uyarır, gerekirse Dâr’a çekilmesini ister, cezalandırır. Tarikata yeni girmiş talipleri ve dervişlik derecesine yükselmiş tarikat mensuplarını gözetler. Bazı yörelerde de gözcü sağ başta olmak üzere 12 hizmetliler hep birlikte dara dururlar. Gözcü: 
“12 Hizmetlerimizin kabulüne gönül birliğiyle diyelim Allah Allah” der, ve Dede şu gülbengi okur: 


“Bismi Şah Allah Allah… Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin ve Kırkların hürmetine…12 İmam, 14 Masum-u pak, 17 Kemerbest ve Kerbelâ Şehitlerinin hürmetine… Erenlerin, Evliyaların, âşıkların ve sadıkların hürmetine… Hakk erenler dilde dileklerimizi, gönülde muratlarımızı vere… Gözcü Karaca Ahmet’in ve 12 Hizmet sahiplerinin de hizmetleri kabul muratları hâsıl ola… Eksiklerimiz tamama yazıla. Hz. Pir Divanına kaydola.. .Nur-u Nebi Keremi Ali Pirimiz Hacı Bektaş Veli… Dil bizden nefes Şah-ı Şehidi Kerbelâ’dan ola. Gerçeğe hüü…” 

Görev itibariyle Ebuzer Gaffari’yi temsil eder. Gözcülük görevinin piri Karaca Ahmed Sultan olarak da bilinir. 

In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er Cabirü’l Ensari. Er zündet die Beleuchtungseinrichtungen im Cem-Haus an und bereitet Räucherstäbchen und Kerzen (Lichter) vor.

Cemevi’nin ilâhi nur ile nurlanmasını sembolize mumları yakmak ile sorumludur. Bu işleme çerağ uyandırmak denir. 3 adet mum yakar. Bu mumlar Allah, Muhammed ve Ali’yi temsil eder. Nur sûresinin 35. âyetinden dayanarak var olan bütün güzelliklerin Allah’ın zatından tecelli ettiğini ifade etmek için mum üç yakılır( çerağ uyandırılır). Allah’ı zatı her şeyin kaynağı olan özdür. Muhammed aklı, Ali ise aşkı temsil eder ki, kâinatta var olan her şeyin akıl ve aşk üzerine olduğu hepimizce malûmdur. Akıl olmasaydı doğada hiç bir denge olmazdı. Aşk olmasaydı elektron çekirdeğin etrafında dönmezdi. Anne çocuğuna, evlât atasına sahip çıkmazdı. Bir başka yorum getirmek gerekirse, biz Allah’ın Hz. Muhammed’e bildirdiği, oradan da Hz. Aliye geçen zahiri ve bâtıni bilginin yolunda ilerliyoruz, onların ışığı ile aydınlanıyoruz. Nur sûresi çerağın (mumun) uyarılması ile bunlar anlatılmaktadır. Allah’ın zâtı olmasaydı Muhammed ve Ali’de olmazdı. Allah’ın kâinatı yaratması “Kün” (Ol) emri ile olmuştur. Karanlıklardan aydınlığa, yokluktan varlığa, vahdetten kesrete bu emir ile çıkmak mümkün olmuştur. Nasıl ki karanlıkta etrafımızda var olmasına rağmen hiçbir şeyi göremez isek; Allah’ın zâtı olmasaydı hiçbir maddenin olması da mümkün değildi. Bu nedenle konu ile ilgili olması nedeni ile Nûr Sûresinin 35-36. ayetleri okunur. Çerağcı (delilci) meydana gelir. O arada Gözcü: „Marifete Hüü…“ der ve Bacılardan isteyen ayağa kalkar Fatıma Ana darında durur isteyen edep-erkân oturur. Delilciçerağı Dede’nin bulunduğu yere yakın serili postun üzerine koyup dört köşesine niyaz eder, ayağa kalkıp dara durur. Tüm canların duyabileceği sesle okumaya başlar. Formularbeginn

 


“Destur-u Pir… Bismişah… 
“ Göklerin ve yeryüzünün nuru Allahdır. Sanki minber üzerine konmuş bir çerağdır. Billur bir kandil içinde yıldız gibi parlamaktadır. O çerağın yağı mübarek bir ağaçdan çıkar. O mübarek ağaç, öyle bir zeytin ağacıdır ki; ne doğuda ne de batıda bulunmaz. O çerağın yağına ateş dokunmasa bile kendi kendine uyanıp saçar. Çünkü, o nurların üstünde bir nurdur. Tanrı, insanları o nur ile doğru yola iletir. İşte Tanrı, insanlara böyle örnekler getirir. Tanrı, gizli açık her şeyi bilir”. Ardından eğilip çerağı uyandırır (yakar). Çerağı yakarken iki diz üzeri oturur ve okumaya devam eder: “Allahümme salli ala seyyidina Muhammet Mustafa, İmam Aliyel Murteza, Hatice-i Kibriya, Fatima-i Zöhre, İmam Hasan Hulki Rıza İmam Hüseyni Kerbelâ, 12 imam 14 masum-u pak 17 Kemerbest…”der ve çerağı yakma işi bittikten sonra tekrar okumaya başlar: 

„Çerağı ruşen, fahri dervişan, himmeti pirân, piri Horasan, küşad-ı meydan, kuvve-i abdalan, kanun-u evliya, gerçek erenlerin demine hüü”.

Bunları da okuduktan sonra çerağcı: “Allah, Muhammet ya Ali” diyerek çerağın sağına, soluna ve önüne üç defa niyaz eder, ayağa kalkar ve üç adım geri çekilir, meydanın orta yerinde dara durup şu duazı okur: 


„Çün çerağ-ı Fahr uyandırdık Hûda’nın aşkına 
Seyyide’l- Kevneyn Muhammed Mustafa’nın aşkına 

Saki-i Kevser Aliyye’l Murtaza’nın aşkına 
Hem Hatice Fatıma Hayrün’nisâ’nın aşkına 

Şah Hasan Hulki Rıza hem Şah Hüseyn-i Kerbelâ 
Ol İmam-ı etkiya Zeynel Aba’nın aşkına 

Hem Muhammed Bakır ol kim Nesl-i Pâki Murtaza 
Cafer-üs Sâdık îmam-ı Rehnüma’nın aşkına 

Musa-i Kazım İmam-ı serfiraz-ı ehl-i Hakk 
Hem İmam-ı Ali Rıza Sabira’nin aşkına 

Şah Taki ve Ba Naki hem Hasan-ül Askeri 
Ol Muhammed Mehdi-i Sahib Liva’nın aşkına 

Pirimiz Üstadımız Bektaş Veli’nin aşkına 
Haşre dek yanan yakılan âşıkanın aşkına“ 

„Ber Cemali Muhammed Kemali İmam Hasan Şah Hüseyin Ali Ra Bülend’e salâvat“ 
Tüm canlar:

“Allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala al-i Muhammed”

der ve Dede şu gülbengi okur: 


„Allah Allah. Akşamlar hayır ola, hayırlar fetih ola, şerler def ola. Münkirler mat, münafıklar berbat ola. Meydanlar aydın gönüller şad ola. Cabir Ensar efendimizin hüsn-i himmet ve hidayeti üzerimizde hazır ola. Hakk erenler cümlemize birlik, dirlik, düzen ihsan eyleye. Nur-ı Nebi Kerem-i Ali Pirimiz Hacı Bektaş Veli gerçek erenlerin demine hüü..’’

Görev itibariyle Cabir-ül Ensari’yi,Hadi Ekber temsil eder. 

In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er Bilal Habeş. Während des Cem singt er über den Glauben an die Einheit Gottes, rezitiert Duas (Bittgebete), singt Mersiyen (Trauerlieder), führt Semah-Tänze auf und singt zu Nevruz.

Deyiş, Duvaz, Mirâclama, Mersiye ve Nefes söyler. Saz çalar ve Semah’ı yönetir. Genellikle üç kişi olur.Cemde saz çalar, deyişleri okuyarak ceme katılanları duygu yüklü mistik bir havaya sokarak ruhen insanları yüceltir. Dede yukarıdaki gülbengi okuduktan sonra, Zakirler hemen sazı alır, üç duvaz okur. Aşağıda cem ibadeti boyunca okunan duvazlardan ve deyişlerden yalnızca örnek vereceğim 


Delil Düaz-ı imamı 
Kudret kandilinde parlayıp duran 
Muhammed-Ali’nin nurudur vallah 
Zuhur edip küffar askerin kıran 
Elinde Zülfikar Ali’dir billâh 

Elinde Zülfikar, altında Düldül 
Önünde Kanber’i dilleri bülbül 
Hatice Fatıma cennete bir gül 
Ona sırrım dedi Hak, Habibullah 

Zuhur etti İmam Hasan, Hüseyin 
Onların nurundan ziyalandı din 
Kırk pare bölündü Zeynal Abidin 
Çekerim yasını hasbeten lillah 

Muhammet Bakır’dan Caferi Sadık 
Şah’ım Kazım Musa Rıza dedik 
Tarikat abuyla cismimiz yuduk 
Hak dedi müminin kalbi Beytullah 

Takı, Nakı İmamların civanı 
Hasanül Askeri cismim sultanı 
Elinde hücceti Mehdi devranı 
Vakit tamam oldu gönderir Allah 

Ta ezel ezelden bunu böyle buyurdu 
Hariciler her dergâhtan sürüldü 
Kün deyince yedi kat gök kuruldu 
Bir harf ile bina tuttu arşullah 

Virani’yem niyazım var ustaza 
Elinde Zülfikar, hem ehli kaza 
Binbir dondan baş gösterdi Mürteza 
Biz bir bildik, mürşit tuttuk eyvallah. 


Deyiş/Semah 
Divane gönlümüz geçmez güzelden 
Mihrin yer eyledi tenden ya Ali 
Benim arzumanım sensin ezelden 
Gitmez muhabbetin candan ya Ali 

Canı dilden sevenlerin canısın 
Âşıkların methettiği kanısın 
Kalmazsın kusura mürvet-kanısın 
Geçersin günahtan kandan ya Ali 

Nice yüzbin yıllar kandilde durdun 
Ata bahane oldu dünyaya geldin 
Onun için halkı gümana saldın 
Baş gösterdin bin bir dondan ya Ali 

Zahirde batında kerem-kanısın 
Zülfikar elinde hükmü kanısın 
Tanrı’nın Aslanı sensin, Ali’sin 
Mihraç’ta hatemi yuttun ya Ali 

Sen mürşütsün hallolmayan meşkine 
Senin şanın yardım etmek düşküne 
Kerbela’da yatan İmam aşkına 
Şefaat bekleriz senden ya Ali 

Şeriat içinde şemsi kamerin 
Hakikat içinde zatı kemalin 
İstemem cenneti göster cemalin 
Kul Himmet görmezden handan ya Ali 



Tevhit Düvaz-imam 
Muhammed’i candan sev ki 
Ali’ye Selman olasın 
Ehl-i beyt’e yüzler sür ki 
Ali’ye Selman olasın 

Muhammed’i hazır bil ki 
Canı Hakk’a nazır kıl ki 
Her gördüğün Hızır kıl ki 
Ali’ye Selman olasın 

Muhammed’e meyil kat ki 
Cahd et, rehbere yet ki 
Bir gerçekten etek tut ki 
Ali’ye Selman olasın 

Hasan ile girdik ceme 
Hüseyin sırrını deme 
Müsahipsiz lokma yeme 
Ali’ye Selman olasın 

Zeynel, Bakır, Cafer, Kazım 
Rıza’ya bağlıdır özüm 
Hatıra değme şahbazım 
Ali’ye Selman olasın 

Taki’ye, Naki’ye eriş 
Askeri’den biter her iş 
Mehdi sırasına karış 
Ali’ye Selman olasın 

Şah Hata’yim gözün ırma 
Gördüğünden gözün ayırma 
Her nadana sırrın verme 
Ali’ye Selman olasın. 

Duvazlar bitinceZakirler sazlarının üzerine hafif eğilir, “diyelim Allah Allah”derler Dede şu gülbengi okur: 


„Allah Allah… Hizmetleriniz kabul ola. Muradlarınız hâsıl ola. Muhammed Ali, Ehl-i Beyt katarlarından, didarlarından ayırmaya. Adlarını zikrettiğiniz on iki imamların himmeti üzerinizde ola. Diliniz dert görmeye. Hakk erenler cümlemizi delili Şah-ı Merdân’dan ayırmaya. Dil bizden nefes Hazret-i Pir Hacı Bektaş-ı Veli’den ola. Gerçek erenler demine hüü.“ 
Burada gözcü“dâr çeken didar göre erenler sefasına ere” der, Ayaktaki ve edep-erkânlı canlar rahat otururlar böylece meydan açılmış olur. Görev itibariyle Bilalı Habeş’i temsil eder. 

In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er Selman-i Pak. Er ist für die kontinuierliche Sauberkeit des Cem-Hauses verantwortlich.

Peyikçi’den sonra süpürgeci(farraş) gelir.Cem meydanını iki kez “Allah Muhammed Ali “ diyerek yeri süpürür. Fakat süpürge yerden toz çıkarmaz. Süpürürken süpürge, eski yazıdaki “vav” harfi şeklinde bir sağa bir sola doğru gider gelir. Vav harfi Lâtin harflerindeki 9 rakamı gibi bir harftir. Bu süpürme işlemi simetrik şekilde yapılır. Yani önce 9 harfine benzetilerek süpürülür. Sonra 9 harfinin simetriği şeklinde süpürülürdü. Bu şekle tasavvufta çifte vav denir. “Vav” harfinin Ebced hesabına göre sayısal değeri 6’dır. İki tane “vav” yan yana gelince sayısal değerler 66 olur. Eski yazıda Allah yazdığınız zamanda Elif 1, Lâm 30 + Lâm 30 + h 5 = 66 yapar. Buna Bektaşîlikte Hurûfi (harfler) neşesi denir. Yani burada yapılan salâtların (ibadet, namazların) Allah rızası için yapıldığı anlatılmaktadır. 
Süpürgeci, Dedenin karşısına geçer 


“Allah Allah ! Üç bacıyız, güruhu naciyiz kırkların ceminde süpürgeciyiz. Süpürgeyi çaldı Selman, kör olsun Mervan, zuhur etsin Mehdi’yi sahibi zaman, Allah eyvallah, nefes pirdedir”der.

Pir de ona gülbank çeker. Süpürgeci oturur. Süpürgenin iki manası vardır. Zahiri manası canlara çevrenizi temizleyin süpürün pislik içinde oturmayın, batıni manası ise, insanın iç dünyasına hitap eder. Süpürgecinin okuduğu tercümanda gürûhu naciyiz derken manası kurtulanlar topluluğundanız. Çünkü gerçek anlamda nefsinden kurtulanlar gürûhu naciden sayılır. “Kırkların ceminde süpürgeciyiz” derken, Hak cemi içinde görevimiz temizliktir, kalpleri temizleriz. “” Süpürgeyi çaldı Selman “’ın anlamı ise, Selman Fâris’dir . Selman Ehl-ibeyt yolunun mürşitlerindendir. Mürşid insanın içini temizler. ”Kör olsun Mervan” İnsanın içindeki kötü nefis kör olsun. ”Uyansın Mehdiyi sahibi zaman “ kötü nefis yok olunca onun yerine rahman hâkim olur. Mürşide teslim ol ki, o senin içindeki kötü huylarını gidersin. Seni irşad etsin, senin iç dünyana Hakk hâkim olsun. 
Süpürgeci hizmetten sonra ibadet faslı başlar önce zakir saz ile düvaz denilen on iki imamların isimlerinin geçtiği ve ayrı ayrı övüldüğü deyişler okunur. Deyiş yörelere göre nefes, âyet, kelâm olarak da söylenir ki bunlar ilâhilerdir. Bu düvazlarda Allah Muhammed ve on iki imamların isimleri zikredilirken cem’e katılanların manevi bir hazla coşmalarını, cezbeye kapılmalarını sağlar. Aynı zamanda muhtelif ders veren hikâyeler anlatılır insanlar eğitilmeye çalışılır. 

„Hü“ der, eğilir meydanı süpürür, sembolik olarak çulun (meydandaki halı, kilim v.b.) ucunu kaldırıp altına doğru „sırrı sır edenin demine hüü“ deyip süpürgeyi üç defa “Allah,Muhammet, ya Ali” diye meydana çaldıktan sonra dara durur, süpürgeyi sol koltuğuna alır ve „hü“ diyerek şu duayı okur: 

 


„Hamdülillah Pirimiz ol Hacı Bektaş’dır. Üstadımız Al-i Muhammed’den Seyyid-i Farraş’dır Bercemal-i Muhammed Kemal-i İmam Hasan Şah Hüseyin Ali Ra Bülend’e salâvat“ der. Tüm canlar: „Allahümme salli ala seyyidine Muhammed’in ve ala al-i Muhammed“ diye salâvat getirir. 

Bu Hizmeti Üç Bacı yapıyorsa yine aynı şekilde “hüü” diye meydana gelip, sırayla her biri birer defa süpürgeyi meydana çalarken “Allah, Muhammet, ya Ali” dedikten sonra 


“Destur-u Pir… Biz üç bacıyız, Güruhu Naciyiz, Kırklar Meydanında Süpürgeciyiz… Süpürgeci Salman, Kör olsın Yezid-i Mervan, Zuhur eyleye Mehdi-yi sahip zaman… Nefes pir’dendir. Hü pirim hüü…” derler ve Dede’de şu gülbengi okur: 


„Allah Allah. Seyit Farraş efendimizin hüsnü himmet ve hidayeti üzerimizde hazır ola. Hizmet sahipleri hizmetinden şefaat bula. Nur-u Nebi Kerem-i Ali Pirimiz Üstadımız Hacı Bektaş-ı Veli. Gerçek erenlerin demine hüü.“ 
Görev itibariyle Selman’ı Piri Pakı temsil eder. 

In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er Hüzeymetü’l Ensari. Er organisiert die Semah-Runden im Cem-Haus und richtet die Stangen (Posten) entsprechend aus.

Cemevinin temizlenmesinden, tören için hazırlanmasından sorumludur. Cem’e gelenlerin ayakkabılarını düzeltir, yanlışlıkları önler. Meydancıpostu seccadeyi alıp, 


“Hüü Erenler Hak Muhammet Ali Hizmeti geliyor”

diye birer adım atarak üç defa tekrar eder darda durur ve Dede şu gülbengi okur; 

“Bismi Şah Allah Allah… Bu post Hak Muhammet Ali’nin, Hünkâr Hacı Bektaş Veli’nin 12 İmamların Postu… Kamber Ali Sultanın sermiş olduğu post ola. Hizmet sahibinin hizmeti kabul muradı hâsıl ola. Dil bizden nefes pirimiz Hacı Bektaş Veli’den ola. Gerçeğe hüü…”

Meydancıpostu serer niyaz eder yerine geçer. Görev itibariyle Hüzeymetü’l Ensari’yi temsil eder. 

In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er Mahmut’ül Ensari. Er ruft das Takbir (Gott ist groß) während des Schlachtens der Opfertiere aus. Er nimmt die angebotenen Mahlzeiten entgegen und verteilt sie.

Kurban ve yemek işlerine bakar. Yiyecekleri eşit olarak dağıttıktan sonra: 

“Elimde yok kantar ile terazi, herkes oldu mu hakkına râzı?” diye sorar. Lokmalar herkese ve eşit olarak dağıtılmışsa,”Önüne gelen Allah Allah …” diye lokmaların yenilenmesine başlamak için izin(destûr) verilir. 

Lokmacı (sofracı) sofrayı alır, meydana gelir ve şu duayı okur. 


“Evvel Allah diyelim, kadim Allah diyelim, geldi Ali sofrası, Şah versin biz yiyelim 
demine hü diyelim. Sofra aldım destime Hakk’dan hidayet isterim, cümle cem erlerinden nasip nusret isterim, Allah ulu, sofra dolu, Pirimiz Hacı Bektaş Veli Allah, Muhammet, ya Ali” diyerek sofrayı meydana serer, lokmalar birer birer sofraya canların yardımıyla getirilir. Sonunda lokmacılar: „Hakk yetirsin“ der ve tüm canlar „Er Hak bereket versin“ derler. 
Lokmacı: „lokmaların kabulüne diyelim Allah Allah“der. 
„Canlar elimizde yoktur okka terazi, herkes hakkına oldu mu razı“ diye üç defa sorar. Bütün canlar rızalık getirdikten sonra Dede herhangi bir cana şah lokmasını verip destur der ve cemdeki canlar lokmalarını yemeye başlarlar. Lokmalar yendikten sonra lokmacı: „Lokmalarımızın kabulüne diyelim Allah Allah“der ve Dede şu gülbengi okur: 


„Allah Allah… 
Şebber ve Şübber mürşid ve rehber sundular kevser 
Elhamdülallah, elhamdülallah ——- (canlar da bir defa elhamdülillah der) 
Sofra Ali’nin nimet Veli’nin 
Elhamdülallah, elhamdülallah ——— (canlar da söyler) 
El fakr-ül fakir, Haşimi zikir bu deme şükür 
Elhamdülallah, elhamdülallah ——– (canlar da söyler) 
Her kim yetirdi taam, ona cehennem haram 
Yardımcımız olsun On iki imam ——- ( canlar Allah Allah der) 
Lokma hakkına, evliya keremine, cömertler cemine, gerçek erenler demine hüü!“ 

Görev itibariyle Mahmut el Ensari’yi temsil eder. 

In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er İmam-ü’l Hüseyin Şehitler Şahı & Kamber. Er ist verantwortlich für die Verteilung von Wasser, Sirup, Saka (eine Art Getränk) und Milch usw. im Cem-Haus.

Cem’de mersiyeler okuyarak sakka suyu dağıtır, susayanlara su verir. Lokmalar yendikten sonra, el temizliğini sağlamak için ibrik ve leğen getirip havlu tutan hizmet sahibidir. 
Saki “say’ı Hüseyin” diyerek Hazreti Hüseyin’in Kerbelâ ’daki susuzluğunu anlatmak için onun aşkına su içilir. 
Sonra tezekâr bir bacı ile birlikte gelir. Birisi ibrik leğen birisi de havlu tutar, canlar ellerini yıkarlar. Fakat bu yıkama simgesel bir yıkamadır. Ellerin tamamı değil başparmaklar yıkanır. 
“Abdestimiz alınmış-namazımız kılınmış” adlı makalesinde tarikat abdestini şu şekilde tanımlar: 
“Hz. Peygamber (s.a.v.) “Temizlik imandan gelir” sözüyle de imanın en önemli kısmının temizlik den geçtiğini işaret etmiştir. Yine Alevilikte ki dört kapı, Kırk makamının, ilki olan Şeriat kapısının on makamından biri de “temiz giyinmektir.” demek ki ibadete gelen kişi buna uymak zorundadır. Abdestin bir şeriat yönü, bir de Tarikat yönü vardır. ruhsal bedenimizi arındırmaktır, alçakgönüllü, mütevazi olmak, Turab-toprak olmaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur ki “Nefsini bilen Rabbini bilir” sözleri nefsimizi temizlememiz yönündeki en doğru yolu göstermektedir. Alevi inancıda Batıni olarak tarikatta alınan abdest ise bir Hak, Muhammed, Ali ve Ehli beyt ile on iki İmam yoluna girerken ibadete (ceme) başlamadan önce topluluk önünde bu yola girmek ve yolun kurallarına uymak için ikrar (söz) vermektir. Hünkâr Hacı Bektaş Veli buyurur ki: “Su hem arıdır, hem arıtıcıdır. Su arifler makamıdır.” Temiz su her hangi bir kaba girerse, o kap suya döner, pisliği dışarıda bırakır. Kendisini arıtamayanın, başkasını arıtamaz. Şeriatta elbise ve ten kirlenirse su temizler. Ariflerde su ile ten temizlenmez. Çünkü yıkayıcı arınmayınca, yıkadığı da arınmaz temizlenmez” Öyleyse arif olanın içinde şeytani fiiller olmamalıdır. Âdem pis olamaz, pis olanı da su temiz edemez. Asıl abdest, Alevilerin abdesti esas budur. Nefsimizi, özümüzü bütün kötülüklerden temizleyerek, Yaratanın evi olan kalbimizi, gönlümüzü, temizleyerek onu orada mihman etmektir. İşte abdestimiz alınmıştır derken şeriatta aldığımız abdest değil, Allah’a verdiğimiz ikrardan, Hak, Muhammed, Ali ve Ehli beyit ile on iki imam yoluna girip, onun yani tarikatın hem inançsal hem de normal yaşantımız da kurallarını uygulayacağımız konusunda verdiğimiz ikrardır, işte aldığımız abdestimiz budur.” 
Cem birlemeden sonra tarikat yani el suyu hizmeti başlar. 
Tarikat abdesti alınması için bir sofu, bir bacı hizmete başlar. Sofu/İznikci bir ibrik su, bir de el leğeni alır. Bacı da bir el havlusu alır. Önce kendileri abdest alır. Dar meydanına gelir, dara dururlar. Dede dua eder: 

 


Allah, Allah, Allah…. 
Hizmetleriniz kabul ola, dileğinizi Hak, Muhammet, Ali vere, elleriniz dert görmeye, gönlünüz incinmeye, yoluna hizmet ettiğiniz Pir’in himmeti üzerinize ola.. .Dil bizden, nefes Hünkar’dan ola… Gerçeğe hüüü… 


Duadan sonra sofu, bir elinde ibrik, diğer elinde leğen canlara su döker. Canlar iki elinin şahadet parmaklarını yan yana getirerek dökülen suyun altına tutarlar. Arkadan gelen bacı sofu canlara havlu uzatır. Sofular el silerler. Bacı her el silmeden sonra havluya niyaz eder. Bu vaziyette halkada bulunan canlara tarikat abdesti aldırırlar. Bitince önce sofu, sonra bacı abdest alırlar. Hizmetleri bitmiş olur. Hizmet eden sofu ve bacı tekrar dara dururlar. Dede şu duayı eder: 


Allah, Allah, Allah…. 
Hizmetiniz kabul ola… Muradınız Hâsıl ola… Elinize, belinize, dilinize sahip olasınız. Abdestiniz devamlı ola… Yardımcınız Selmanı Pak ve Ali ola… 
Seccade serilince Selman suyu verilebilir. 

SAKKA suyu dağıtılması için Sakkacı meydana gelir. Çok kalabalık ise iki kişi de yardımcı olarak ellerinde birer tas su ile meydana gelirler. Ayaklar mühürlü bir şekilde yere inmeden hafif eğilerek “hüü” der ve doğrulup şu duayı okur: 


“Destur-u Pir… Bismişah… 
“Biz Her canlıyı sudan yarattık” 
Tüm dertlere derman, içenlere ab-ı hayat olsun. 
Selam olsun İmam Hasan Şah Hüseyin’e 
Ve İmam Hasan Şah Hüseyin’in evlâdına!.. 
Lanet olsun İmam Hasan Şah Hüseyin’in katillerine 
Ve onların izinde gidenlere!.. 
Lütfuna muhtacız eyle ihsan ya Hüseyin 
Derdimize senden derman eyle derman ya Hüseyin!.. 
Gayriye muhtaç kılma aşıkanı eleman 
Sen medet kıl bizlere her vakit her an ya Hüseyin!.. 
Sad Hezaren lanet olsun ol sapıtmış güruha 
Ki şehit kıldılar onlar seni ya Hüseyin!.. 
İsmi pak’ın hürmetine zikredeni koyma zulmette 
Ver muradın gözü kan yaş ağlayanın ya Hüseyin!.. 
İznin ile su getirdim aşkına vermek için 
Aşkınla içenlere kıl ab-ı hayat ya Hüseyin!..“ 

Sakkacılar „bir su veririm İmam Hasan Şah Hüseyin aşkına“ diye diye Dede’den itibaren bütün canlara ya da üç cana birer yudum su içirirler. Sonra meydana gelir, kendileri de birbirlerine birer yudum su içirir, tek kişiyse kendisi bir yudum içer. 
Sonra dara durur, sakkacı „Bel mezid(bilâkis çoğalsın)” der canlar da lanetullah kavme’l-Yezid“ derler. Anlamı: Su Hayattır ve bu suyu Hüseyin’e vermeyen Yezid’e ve ona taraf olana lanet olsun. 
Sonra canların üzerine üç tarafa elle su serpilir. Serperken de sakkacı 


“Ya ilâhi kıl şefaat katresinden düşene dü cihanda ver muradın ya Hüseyin çağıranın” der Hemen tekrar dara gelirler, „hüü“ diyerek şöyle devam eder: 

„Ya ilâhi ver muradımız Mustafa’nın aşkına 
Saki-i kevser Aliyye’l-Murtaza’nın aşkına 
Hem Hatice Kibriya, Fatıma Hayrü’n-Nisa 
İmam Hasan, Şah Hüseyn-i Kerbelânın aşkına 
İmam-ı Zeynel Aba , Muhammed Bakır 
Düca İmam Cafer, Musa Kazım, Ali Rıza’nın aşkına 
İmam Taki, Ali Naki, Hem Hasan-ül Askeri 
İmam Muhammed Mehdi Sahip Liva’nın aşkına 
İki gönlü bir eden Şah-ı Merdan-ı Ali 
Pirimiz Üstadımız Bektaş Veli’nin aşkına” 

„Ber Cemal-i Muhammed Kemal-i İmam Hasan Şah Hüseyin Ali Ra Bülend’e salâvat… Diyelim Allah Allah!..“ 

Burada Dede şu gülbengi okur: 


„Allah Allah… Ya ilâhi secdeye inen canları katar-ı Ehlibeytten güruh-u Naci zümresinden ayırmaya, saki-i kevser Aliyyel Murtaza, yapılan hizmetleri hak makbul Divan-ı Dergâh’ına kayıt eyleye, hizmet sahipleri hizmetinden şefaat bula. Dil bizden nefes Şah-ı Şehid-i Kerbelâ’dan ola. Gerçek erenlerin demine Hüü.“ 

Görev itibariyle Kamber Hazretlerini temsil eder. 

In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er Gulam Keysani. Er bewacht die Häuser derjenigen, die zum Cem kommen.

Cem töreni yapılan evin kapısında bekler. Cem’e gelenlerin evlerinin güvenliğini sağlar. Girene çıkana göz kulak olur. Kurban yenirken kimsenin dışarı çıkmamasını sağlar. 

In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er Amr-ı Ayyar. Er verkündet allen Lebewesen die bevorstehende Abhaltung des Cem.

Cem’in yapılacağını önceden bütün canlara haber verir. 
Görev itibariyle Amr-ı Ayyar’ı temsil eder. 

In Bezug auf seine Aufgabe repräsentiert er İmam-ü’l Hüseyin Şehitler Şahı. Er ist verantwortlich für die Verteilung von Wasser, Sirup, Saka (eine Art Getränk) und Milch usw. im Cem-Haus.

Semaha kalkacak semahçıları belirler. 
Semah 12 hizmetten birisidir. Pervâne denilir. Kelebekler gece ışığı giderler ışığın çevresinde o kadar yaklaşırlar ki, kelebeğin ışığa olan tutkusu onun hayatına mal olur. Semah insanınHakk ile Hakk oluşunu, Hakk’a ulaşmayı sembolize eder.  
Ruhların Elest Meclisi’nde toplanması, insanın yaratılışı, yaşamı, yaşamın çeşitli bölümleri, ölüm ve aslına (Tanrı’ya geri dönüş) anlatılmaktadır. Semah’ta kadın-erkek eşitliği olmazsa olmaz koşuldur. Bu raksın başlangıçı, sonu ve birçok figürleri; kadınla erkeğin eşitliğini ve erin bacıya saygı göstermesi gerektiğini anlatmaktadır. 



Yörük değirmenler gibi dönerler 
El ele vermişler, Hakk’a giderler, 
Gönül Kâ’besi’ni tavaf ederler, 
Muhammed’in kûsu çalınır bunda 
Ol Serverin demi sürülür bunda. 

Gökteki melekler kanad açarlar, 
Önce bir kılavuz Hakk’a uçarlar, 
Mü’minler üstüne rahmet saçarlar 
Muhammed’in kûsu çalınır bunda 
Ol Server’in demi sürülür bunda. 

Derviş Yunus der ki gör n’oldu bana, 
Aşkın muhabbeti dokunur cana. 
Aklını başına devşir divâne 
Muhammed’in kûsu çalınır bunda 
Ol Server’in demi sürülür bunda. 

“Sema’ evrendeki boşluk demektir. Boşlukta bulunan bütün cisimler galaksiler yıldızlar gezegenler ve en ufak parça olan atom bile zıttı ile beraberdir. Negatif ve pozitif enerjidir. Ezelden ebede kadar birisi diğerinin etrafında döner. Yaşam bu dönmeler sayesinde devam eder. Atomun içindeki elektronun çekirdeğin etrafında dönmesi ile gezegenlerin Güneş etrafında dönmesi arasındaki bu benzerliği hayatın ve canlıların her türünde görmek olanaklıdır. Bu dönüşün simgesel tekrarı olan semah’ta insanın ilâhi aşkla dolduğu an helyum gazı ile doldurulmuş bir balon gibi yerden yükselmesine benzer; artık oturduğu yerde duramaz, kalkıp dönmek yücelen ruhunu doyurmak için dönmeye başlar. Kişideki aşk tabiatın yüce, sonsuz aşkıyla birleşmiş olur. Bu çok anlamlı yüksek bir aşk halidir. Ama her semaha giren bu aşk haline ulaşabilir mi bilinmez. Semah zakirlerin saz çalması ile başlar üç hareketle yapılır. Birincisi karşılıklı durup eller göğüs üstüne açıp kapatarak Hakk’ın aşkı gönlümüzdedir, denilmek istenir. İkincisi ağır ağır yürürler bu ısınma orta haldir. Üçüncüsü tam hızlı dönerler bu derin aşk halidir. Bu hale erenlere selâm olsun.” 



„Hüü diyelim Allah Allah“. (Semahçılar safta durur.) Ve Dede şu gülbengi okur: 

 
„Allah Allah. Semahlar saf ola, günahlar af ola, semahlar Kırklar semahı ola, dil bizden nefes Şah-ı Şehid-i Kerbelâ’dan ola, gerçek Erenlerin demine hüü.“ 
Dedenin gülbenginden sonra, tekrar iki veya üç semah yapılır. Bu semahlar hangi yöreye ait olursa olsun fark etmez. 
Pervâneleri Abuzer Gaffari ve bacımız Feyide tün nisa Fatimat’ül Zehra Hazretleri temsil eder. 



SEMAH 1 – Ağırlama 
Başım açık yalın ayak yürüttün 
Sen merhamet eyle leb-i balım yar 
Yüreğimi ceviz gibi çürüttün 
Senin aşkın büktü kaddi dalım yar 

Çektirme cefalar yandırma nara 
Yitirdim aklımı oldum divane 
Köşe-i vahdette koyma avare 
Darü’l-aman Cemalettin Veli’m yar 

Sıtkı yakma ömrün kal-ı kıl ile 
Hazine bulunmaz kuru fal ile 
Yırtık gömlek ile eski şal ile 
Daha böyle nasıl olur halim yar 

SEMAH 2 -Yürüme 
Kerbelâ çölünden sökün mü geldin 
Ne yaman firkatli ötersin turnam 
İmam Ali katarına uyarak 
Kırkların semahın tutasın turnam 

Kırklar senin ile biledir bile 
Yediler hizmetin ol mail ola 
Ol Hızır nebi de yardımcın ola 
Güruhu naciye yetesin turnam 

Evvel bahar yaz ayları doğanda 
Semah tutup gökyüzüne ağanda 
Yavru şahin tellerine değende 
Ali’m dost dost diye ötesin turnam 

Ali’nin avazı sende bulundu 
Ne yaman ötersin bağrım delindi 
Ol Pir’den bir haber al da gel şimdi 
Gönlümün gamını atasın turnam 

Dedemoğlu durmuş hattını yazar 
Oturmuş ağ devin bendini çözer 
Mecnun Leylâ için çölleri gezer 
Can ver ki canana yetesin turnam 

SEMAH 3 – Yeldirme 
Derdim ondur çün dokuzun 
Diyemezem ağ yara ben 
Sekizinde kaldı aklım 
Yedisinde avare ben 

Çün altısı bende ise 
Beşte çekmenem elem 
Dörtde hüdam lütfeylerse 
Üçte bulam çare ben 

Der Nesimi çün bu gönül 
İkilikten hali değil 
Onun için gece gündüz 
Yalvarırım bire ben 

Burada âşıklar hü diye hafif eğilir ve semahçılar safta toplanırlar Dede yine şu gülbengi okur; 


“Bismi şah Allah Allah Semahlar saf ola, günahlar af ola. Semahlarımız kırklar semahı ola. rehberimiz on iki imam yardımcımız hak ola. Dil bizden nefes Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den Ola gerçeğe hüü…” 
Semahçılar meydana niyaz ederler ve yeni semahçı yada aynı canlar son semah için darda durur, ritme göre semah yaparlar. 


Semah 
Nenni de nenni nenni ——– ( Darda durarak kollar hareket eder ) 
Dost nenni nenni,has nenni nenni 
Bugün yasta gördüm zülfü siyahım 
Gülmedi sultanım bilmem ne haldir 
Halim arz eyledim bile ahvalim 
Sormadı sultanım bilmem ne haldir 

Nenni de nenni nenni 
Dost nenni nenni, has nenni nenni 
O sultanı âşıklardan sorarım 
Bugün dünya yarın ahret ararım 
Aşkına kıldığım sabrı kararım 
Kalmadı sultanım bilmem ne haldir 
Nenni de nenni nenni 
Dost nenni nenni, has nenni nenni 

Senin aşk ucundan od’a yandım men ———-( Yürüme-Yürüyüşe geçilir ) 
Men öldürüp etme ara yerde kan 
Gözlerimde fer yok dizimde derman 
Kalmadı sultanım bilmem ne haldir 
Kalmadı sultanım bilmem ne haldır 
O sultandır hayr işlerin sebebi 
Anlının nurunda gördüm habibi 
Yaralara merhem saran tabibi 
Sarmadı sultanım bilmem ne haldır 
Sarmadı sultanım bilmem ne haldir 
Veli’m hü der aklım başımdan gitti 
Sağlığımda beni salacak etti 
Cenazen kılarım deyi vaad etti 
Kılmadı sultanım bilmem ne haldir 
Kılmadı sultanım bilmem ne haldir 

Semah 
Gece gündüz durmaksızın ———–( Yeldirme-Hızlanma- çark etme ) 
Yoluna revanız senin 
Her yerde hazır nazırsın 
Sensin mabudu cümlenin 
Ezel ebed sensin gaffar 
Varlığın bizim ile var 
Gel ihsan eyle güzel yar 
Bize gevheri madenin 
Muhammed Ali nurundur 
Bektaş-ı Veli sırrındır 
Bu senin gizli varındır 
Gördük dirar-ı cemalin 
Dertli Divani’ye himmet 
N’ola dilber kıl hidayet 
Bakidir nur-u velayet 
Şahidi kur-an-ül mubin — Semahçılar safta toplanıp dara durur ve aşıklar 

“Hüü diyelim Allah Allah” derler.

Dede tekrar şu gülbengi okur

“Bismi Şah Allah Allah… Semahlar saf, günahlar af ola. Semahlar kırklar semahı ola. Hizmet gören canların hizmetleri kabul, muratları hâsıl ola. Dil bizden nefes şahı şehidi Kerbelâ’dan ola. Gerçeğe hüü…” 
Semahçılar Gözcü ile birlikte meydana diz çöker ve tevhit okunur. Bu tevhit 12 imamların isminin geçtiği ya da herhangi bir tevhit olabilir. Saz eşliğinde okunur. 

Tevhid 
Allah Allah İllallah 
La ilahe illallah 
Ali Mürşit güzel şah 
Şahım eyvallah eyvallah 
La ilahe illallah 
Hak Muhammet Ali dostum 
Kerem kılmak size geldi 
Hariciler Mansuru astı 
Nesimi’yi yüze geldi 
“ “ “ 
Fatma ana firkate düştü 
Uçmak kapıların açtı 
İmam Hasn Zehir içti 
Münafıktan ceza geldi 
“ “ “ 
N A K A R A T 
Şimir mervan karşı geldi -Doost doost dost kurban 
Kerbelâ al kanla doldu – Piir piir pir kurban 
Şah Hüseyin Şehid oldu 
Yezitlerden ceza geldi 
“ “ “ 
Aktı İmamların kanı 
İmam Zeynel Mürüvvet Kanı 
Ana rahminde zindanı 
Levh-i kalem mi yaza geldi 
“ “ “ N A K A R A T 
Ol münafık yüzü kara –doost doost dost kurban 
Kast eyledi imam Bakıra – Piir piir pir kurban 
Emreyledi İmam Cafere 
Denizi yutmağa geldi 
“ “ “ 
Didar gözleri gözümden 
Sevdası gitmez özümden 
İmam musa-i Kazım’dan 
İmam Ali Rıza geldi 

“ “ “ N A K A R A T 
Taki’nin darına durduk – Doost doost dost kurban 
Naki’ye can feda kıldık – Piir piir pir kurban 
Kend-i özümüzden sitem sürdük 
Can cesetten teze geldi 
“ “ “ 
Hasan-ül Askeri sensin 
Erenlere mihr-i kansn 
Mehdi-i sahip zamansın 
Aliyel murteza geldi 
Hünkarı evliya geldi 

N A K A R A T 

Hüseyn’im der yare neden[18] 
Yaralandık çare neden 
Konan göçtü bu haneden 
Şimdi sıra bize geldi 
Yine Âşıklar “gönül birliğiyle diyelim Allah Allah” derler ve Dede şu gülbengi okur; 


“Bismi Şah Allah Allah. Üçlerin, Beşlerin Yedilerin, Kırkların Hürmetine… 12 İmam,14 Masum-u Pak 17 Kemerbestlerin hürmetine… Erenlerin, Evliyaların, Âşıkların Ve Sadıkların hürmetine Hak erenler yapılan hizmetleri divanı dergâhına kayd eyleye. Cemimiz kırklar cemi, semahlarımız kırklar semahı ola. Eksiklerimizi Hak erenler tamama yaza, taklidimizi tevhide kaydeyleye. Nur-u Nebi Kerem-i Ali gerçek erenlerin demine hüü…” 
Semahçılar ve gözcü “miracınız kutlu olsun” diyerek birbirleriyle niyazlaşır ve meydana niyaz edip yerlerine geçerler. 

Adresse

Alevi Gemeinde Essen
Altendorferstr. 379
45143 Essen

gefördert vom:

Social Media